Abdullah İbni Mesut'tan rivayet edildiğine göre, Rasulullah Sallallahu Aleyhi Vesellem bir hasır üzerine yatmıştı. Kalkınca, yan tarafında hasırın iz bıraktığı görüldü. Kendisine:
- Ya Rasulallah sana bir şey (yani bir yumuşak yatak) alsak, dedik. Rasulullah Sallallahu Aleyhi Vesellem:
- Benim dünya ile ne alakam var. Ben dünyada ancak bir ağaç altında gölgelenmiş, sonra ağacı bırakarak kalkıp gitmiş olan bir binici (yolcu) gibiyim “ buyurdu. (Tâc:5/177)
Evet, insan burada misafir ve yolcudur ve ebedi yolda kendisine lazım olacak eşyayı ve erzakı buradan temin etmekle mükelleftir.
Misafir ev sahibinin işine karışmaz...
O misafirhaneye kendi evi gibi sahip çıkmaz, tahakkümde bulunmaz.
Yapılan ikram ve muameleleri tenkit etmez, nankörlük etmez, inkâr etmez.
Hasılı; misafir olan kimse, beraberinde getirmediği ve kendisi ile birlikte götüremeyeceği şeylere âlaka duyup kalbini bağlamaz, gönlünü kaptırmaz.
Rasulullah Sallallahu Aleyhi Vesellem, bir gün İbn-i Ömer’in omzundan tuttu ve şöyle dedi:
“Dünyada sanki gurbette imişsin gibi, veyahut bir yolcu gibi ol ve kendini kabirde yatanlar arasında say.” İbn-i Ömer (ra) da öyle yapar, hem de şu tavsiyelerde bulunurdu:
“ Geceye gireceğin vakit sabahı bekleme. Sabaha çıktığın vakitte geceyi bekleme. Ve sıhhatinden hastalığın için, hayatından da ölümün için bir şey yapıp hazırlama fırsatını kaçırma.”
Evet, bizim halimiz şudur:
“ Ana rahminden geldik pazara
Bir kefen alıp döndük mezara.”
Gerçekten dünya hayatı, âhiret hayatının yanında geçici ve değersizdir.
|