Mehmet Özcan

Giri? Formu






Kayıp Parola?
Hesabınız yok mu? Kayıt Ol

Ziyaretçi Sayacı

 
Bugün124
Dün117
Bu Hafta457
Bu Ay1901
Toplam766670
Anasayfa arrow İktibas - Yorum arrow Risale-i Nur'dan Hakikat Çekirdekleri - 1
Risale-i Nur'dan Hakikat Çekirdekleri - 1

LEM’ALAR

İkinci Lem’a.


1. İşlediğimiz her bir günah, kafamıza giren her bir şüphe, kalp ve ruhumuza yaralar açar.

2. Herbir günah içinde küfre gidecek bir yol var.
3. “Mâlik’ül-mülki yetesarrafu fî mülkihî keyfe yeşâ.” Mülk sahibi mülkünde dilediği gibi tasarruf eder.
4. Yeknesak istirahat döşeğindeki hayat, hayr-ı mahz olan vücuddan ziyade şerr-i mahz olan ademe yakındır ve ona gider.
5. Şu dâr-ı dünya meydan-ı imtihandır ve dâr-ı hizmettir. Lezzet ve ücret ve mükâfat yeri değildir.
6. Zeval-i lezzet elemdir. Bazen muvakkat bir lezzet, dâimi elem verir. Düşünmek ise o elemi deşiyor, teessüf akıtıyor.
7. Musibet zamanı uzundur.
8. Cenab-ı hakkın insana verdiği sabır kuvvetini evham yolunda dağıtmazsa, her musibete karşı kâfi gelebilir.
9. Nasıl, şükür nimeti ziyadeleştiriyor; öyle de: Şekvâ, musibeti ziyadeleştirir. Hem merhamete liyâkati selbeder.
10. Asıl musîbet ve muzır musîbet, dine gelen musîbettir. Musîbet-i diniyeden her vakit Dergâh-ı ilâhiyyeye iltica edip feryad etmek gerektir.
11. Maddî hastalıklar için ubudiyete mâni olduğu zaman Allah’a iltica edebiliriz. Fakat mu’terizane, müştekiyâne bir surette değil, belki mütezellilâne ve istimdatkârâne iltica etmeli.
12. Kaza ve kaderine itirazı işmam eder bir tarzda ‘Ah! Of!’ edip şekvâ etmek, bir nevi kaderi tenkittir. Rahîmiyyetini ittihamdır.
13. Maddî musibetleri büyük gördükçe büyür, küçük gördükçe küçülür.
14. Her zamanın bir hükmü var. Mesela: Şu gaflet zamanında musibet şeklini değiştirmiş. Bazı zamanda ve bazı eşhasta bela, bela değil , belki bir lutf-u ilâhidir. Çok zahiri musîbetler var ki, İlâhî birer ihtar, birer ikazdır ve bir kısmı keffâret-üz-zünuptur ve bir kısmı gafleti dağıtıp, beşeri olan aczini ve za’fını bildirerek bir nevi huzur vermektir.

Üçüncü Lem’a.

15. İnsan mahiyet-i câmiiyyeti itibariyle mevcudatın hemen ekserisiyle alakadardır.
16. İnsanın mahiyet-i caiasında hadsiz bir istidad-ı muhabbet dercedilmiştir. Hem hadsiz bir cemal-i bâkiye malik bir zata tevcih edilmek için verilmiştir.
17. İnsanın fıtratında bekâya karşı gayet şedit bir bir aşk var. Hatta her sevdiği şeyde kuvve-i vâhime cihetiyle bir nevi bekâ tevehhüm eder sonra sever.
18. Bütün firaklardan gelen feryatlar aşk-ı bekâdan gelen ağlamaların tercümanlarıdır.
19. Onun yolunda bir saniye, lâyemuttur, çok senelerdir. Çünkü bâkiye müteveccih olan şey, bekânın cilvesine mazhar olur. Ve dünya cihetinde ehl-i gafletin yüz senesi, bir saniye hükmüne geçer.
20. Fâni ömrü, bâki ömre çevirmenin çaresi budur ki; Allah için işleyiniz, Allah için görüşünüz, Allah için çalışınız. “Lillah, Livechillah, Lieclillah” rızası dairesinde hareket ediniz.
21. Bekâ aleminin bir kaç dakikası, şu dünyanın binler senesini tazammun etmiştir. Hz.Peygamberimiz (sav) mi’rac yoluyla o bekâ alemine girmiştir.

Dördüncü Lem’a.

22. Cibilli taraftarlık; zaif ve şansız, hatta haksız da olsa bırakılmaz. (Nerede kaldı ki Ehl-i Beyt, gayet kuvvetli, gayet hakikatlı, gayet şanlı bütün silsile-i ecdadı bağlandığı ve şeref kazandığı ve canlarını fedâ ettikleri bir hakikata taraftarlık, ne kadar esaslı ve fıtrî olduğunu bilbedâhe hissettiği halde taraftarlığı bıraksın!)
23. Muhabbetin şe’ni, ifrattır. Mahbubunu makamından fazla görmek arzu ediyor. Ve öyle de görüyor.
24. Nübüvvetin bir dirhem kadar cilvesi, bir batman kadar Velâyetin cilvesine müreccahtır.
25. Her şeyin ifrat ve tefriti iyi değildir. İstikamet ise, hadd-i vasattır.

Yedinci Lem’a.

26. Mağfiret, kusurun vukuuna delalet eder.
27. Kur’an-ı Mûciz-ül-Beyân; mefahimiyle, mânâ-yı sarîhiyle ifade-i hakaik ettiği gibi; üslublariyle, hey’atiyle çok mââni-i işâriyeyi dahi ifade ediyor. Her bir âyetin çok tabaka-i manaları var. Kur’an, ilm-i muhitten geldiği için, bütün manaları murad olabilir. İnsanın cüz’î fikri ve şahsî iradesiyle olan kelamlar gibi bir iki manaya hisar etmez.
28. Kur’an-ı Hakîmin çok âyâtı var ki, her bir ayet çok vecihlerle ihbar-ı gaybî nev’indendir. Bu nevi ihbarat-ı gaybiye-i Kur’aniye binlerdir. Bazen bir ayette dört beş vecihle ihbar-ı gaybî bulunur.

Onuncu Lem’a.

29. Hizmet-i Kur’aniyede bulunana; ya dünya ona küsmeli veya o dünyaya küsmeli. Tâ ihlas ile, ciddiyet ile hizmet-i Kur’aniyede bulunsun.
30. ‘Ezzulmü lâyedûmu ve’l-küfru yedûmu.’
31. Küçük kabahatleri işleyenlerin, cezaları nahiyelerde verilir. Büyük kabahatleri de büyük mahkemelere gönderilir.

Onbirinci Lem’a.

32. Sünnet-i seniyyeyi esas tutan, Habîbullahın zılli altında makam-ı mahbûbiyete mazhardır.
33. Kişi velev ki âdi bir hereketinde olsun sünnet-i seniyyeye ittiba ettiğinde Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm’a ittibaını düşünüyor ve şeriatın bir edebi olduğunu tasavvur eder. Ve şeriat sahibi o olduğu hatırına gelir. Ve ondan şâri-i hakîki olan Cenâb-ı Hakka kalbi müteveccih olur. Bir nevi huzur ve ibadet kazanır.
34. Bu fakir Said, Eski Saidden çıkmaya çalıştığı bir zamanda, rehbersizlikten ve nefs-i emmârenin gururundan gayet müthiş ve manevi bir fırtına içinde akıl ve kalbim hakaik içerisinde yuvarlandılar. İşte o zaman müşahede ettim ki: Sünnet-i seniyyenin meseleleri, hatta küçük âdabları, gemilerde hatt-ı hareketi gösteren kıblenâmeli birer pusla gibi, hadsiz zararlı, zülumatlı yollar içerisinde birer düğme hükmünde görüyordum.
35. Eğer ALLAH’a muhabbetiniz varsa, HABÎBULLAH’A ittiba edilecek. İttiba edilmezse, netice veriyor ki: ALLAH’a muhabbetiniz yoktur.
36. Sünnet-i Seniyyenin içinde en mühimmi, İslâmiyet alametleri olan ve şeâire de taalluk eden Sünnetlerdir. Şeair, adeta hukuk-u umumiye nev’inden cemiyete ait bir ubudiyettir. Birisinin yapmasıyla o cemiyet umumen istifade ettiği gibi, onun terkiyle de umum cemaat mes’ul olur. Bu nevi şeaire riya giremez ve ilan edilir. Nafile nev’inden de olsa, şahsî farzlardan daha ehemmiyetledir.
37. Sünnet-i Seniyye, edebdir. Edebin envâını Cenab-ı Hak, Habîbinde cem etmiştir. Onun Sünnet-i Seniyyesini terkeden, edebi terkeder.
38. Sünnetin nevâfil kısmında, emr-i istihbâbî ile ehl-i iman mükelleftir. Fakat, terkinde azab ve ikab yoktur. Ubudiyetteki müstehab olan Sünnet-i Seniyyenin terkinde ise günah olmasa dahi, büyük sevabın zayiatı var. Tağyirinde ise, büyük hata vardır. Âdât ve muâmelattaki Sünnet-i Seniyye ise, ittiba ettikçe, o âdât ibadet olur. Etmese itab yok.
39. Ahkâm-ı ubudiyette yeni icadlar bid’attır. Fakat asılları Kitab ve Sünnetten ahzedilmek şartıyla ayrı ayrı tarzda, ayrı ayrı surette olmakla beraber, mukarrer olan usul ve esâsat-ı Sünnet-i Seniyyeye muhalefet ve tağyir etmemek şartıyla, bid’a değillerdir.
40. İnsan için en mühim âli maksat, Cenab-ı Hakkın muhabbetine mazhar olmasıdır.
41. Beşer, fıtraten şu kâinatın Hâlıkına karşı hadsiz bir muhabbet üzerine yaratılmıştır. Çünki: Fıtrat-ı beşeriyede cemâle karşı bir muhabbet ve kamâle karşı perestiş etmek ve ihsana karşı sevmek vardır. Hatta insanın mütenevvi hissiyat-ı şedîdesi, o istîdâd-ı muhabbetin istihaleleridir ve başka şekillere girmiş reşhalarıdır.
42. İnsan, kendi saadetiyle mütelezziz olduğu gibi, alakadar olduğu zatların saadetiyle dahi mütelezziz oluyor. Ve kendini beladan kurtaranı sevdiği gibi, sevdiklerini de kurtaranı öyle sever.
43. ‘El-insan abîdü’l-ihsân’
44. Kâfir, küfür cihetiyle kâinata hadsiz bir adâvet eder. Hatta kâinata ve mevcûdata karşı zalimane ve tahkirkârane bir adavet taşıyor.
45. Allah’ı sevmek onun marziyyâtını yapmaktır.
46. Cenab-ı Hakkın hadsiz merhameti olduğu gibi, hadsiz muhabbeti de vardır.
47. Efendimiz (sav) bütün Sünnet-i Seniyyesinde, ahvâl-i fıtrıyesinde ve ahkâm-ı şer’iyesinde, hadd-i istikameti ihtiyar edip zulüm ve zulumat olan ifrat ve tefritten, israf ve tebzirden içtinab etmiştir.
48. ‘El-ârifu tekfîhi’l-işâretü.’

Onikinci Lem’a.

49. Rızk, doğrudan doğruya Kadîr-i Zülcelâlin elindedir. Ve hazine ranmetinden çıkar.
50. Terk-ül-âdât-minel-muhlikat.
51. Rızk iktidar ve ihtiyar ile mâkusen mütenasiptir.

52. Bir âyetin manası ayrıdır; ve o manaların efrâdı ve mâsadakları ayrıdır. İşte o küllî mananın müteaddit efradından bir ferdi bulunmazsa, o mânâ inkâr edilmez.


Yorum (0)add feed
Yorum yazın

Kayıtlı üye değilsiniz. yorum yapmak için üye olmalısınız.Yorum sorumluluğu size ait olacaktır.


busy