Mehmet Özcan

Giri? Formu






Kayıp Parola?
Hesabınız yok mu? Kayıt Ol

Ziyaretçi Sayacı

 
Bugün118
Dün73
Bu Hafta414
Bu Ay4596
Toplam822697
Anasayfa arrow İktibas - Yorum arrow Risale-i Nur'dan Sosyal Problemlere Reçeteler 2
Risale-i Nur'dan Sosyal Problemlere Reçeteler 2

İşârât’tan
 
120. Nazar, mesele-i zevkiyede tasarruf etse bozar. Zevkî, keşfî olan emir, nazar-ı fikir mizanı ile tartılmaz, ona inse katılaşır, çirkinleşir.
121. Bîçare hakikatler kıymetsiz ellerde kıymetsiz olur.
122. Zeval-i lezzet, elem olduğu gibi zeval-i eleem dahi lezzettir. Hem elemin zevalini düşünmek lezzet olduğu gibi, lezzetin zevalini düşünmek dahi elem veriyor. Demek muvakkat lezzetten ziyade, muvakkat eleme tebessüm etmeli, hoş geldin demeli.
123. Bekârlık, bîkârların kârıdır.
124. Bâkire, iki sülüs kadın, bir sülüs erkektir. Bekâr, iki sülüs erkek, bir sülüs çocuktur. İzdivaç, tasfiye, tehzib eder.
125. Âlim-imürşid koyun olmalı, kuş olmamalı. Şu kuzusuna süt, bu yavrusuna kay’ verir.
126. Batıl şeyleri tasvir, safi zihinleri idlaldir ve cerhtir. Ba’dehu cerh ve red ile tedavi ya olur ya olmaz. Biçare istanbul, mütebayin, dâhiyane prensiplerin telkinat-ı musırraneleriyle kabiliyet-i telkihasını kaybetmiştir. Zihni âlufte olmuştur.
127. Nisyan bir nimettir, yalnız her günün âlâmını çektirir, müterakimi unutturur.
128. Derecat-ı hararet gbi, her musibette bir derece-i nimet vardır.daha büyüğünü düşünüp küçükteki derece-i nimeti görüp, allaha şükretmeli. Yoksa isti’zam ile üflense şişer, merak edilse ikileşir, kalpteki misali hakikata inkılap eder.
129. Efkar-ı hâzırada cehl-i basiti,cehl-i mürekkebe kalb eden enmühim sebep, meçhul bir şeye parlak bir isim takmakla, anladım zannetmekve meçhul şeyleri ona irca ile izah ettim zannetmektir. Halbuki tarif ya had, ya resim ile olur. Yoksa vazıı cahil ve müsemmaya mümas olan vechi muzlim ve göze çarpan vechi, şeffaf bir ism-i camid ile olmaz.
130. Ümmet, şeriata temessükü nispetinde terakki, tesahülü nispetinde tedennisi hakaik-i tarihiyyedendir.
   
        Hutuvât-ı sitte’den
 
131. Bir kafirin her bir sıfatı kafir olmak ve küfründen neş’et etmek lazım olmadığından, islamın eski ve mütecaviz bir düşmanını def’ için bir kafir muavenet elini uzatsa, kabul etmek islamiyete hizmettir.
132. Vesilelerde  niyetin tesiri azdır, maksadın hakikatını tağyir etmez. Çünkü maksud, vesilenin vücuduna terettüb eder, içindeki niyete bakmaz.
133. Hile ve fitne perde altında kaldıkça tesir eder. Zahire çıkmakla iflas eder, kuvveti söner.
 
        Rumûz ‘dan
134. Herkes kendi mesleğine hüve hakkun demeli, hüve’l-hakk dememeli.
135. Sıfat-ı kelam’dan gelen evamir-i teşriyeye karşı itaat ve isyan olduğu gibi, sıfat-ı irade’den gelen evamir-i tekviniyeye karşı da itaat ve isyan vardır. Evvelkide mükafat ve mücazat galiben ahirette olur, ikincisinde ağlebi dünyada olur.
136. Sabrın mükafatı zaferdir.
137. Ataletin mücazatı sefalettir.
138. Sa’ ve sebatın sevabı, servet ve galebedir.
139. Bir müslim, her sıfatı müslüman olmak lazım gelmediği gibi, bir kafirin her bir sıfatı kafir olmak ve küfürden neş’et etmek lazım değildir.
140. İttihad cehl ile olmaz. itihad, imtizac-ı efkardır; imtizac-ı efkar ma’rifetin şuaıyla olur.
141. Cumhur-u avâma müteveccih olan bir fikir bir kudsiyet almaz ise söner.
                    
           Münazarat’tan
 
142. Akılları gözlerinde olan avâma ders veren fiildir.
143. Müşteri olmadan, istemeden malımı satmam.
144. İlimde istibdad taklidi tevlid eder. Ve dalalet fırkalarını islamiyetten intac eden mesail-i diniyedeki istibdad-ı ilmidir.
145. Bir derdin dermanı başka bir derde zehir olabilir. Bir derman haddinden geçse dert getirir.
146. Bir millet cehaletle hukukunu bilmezse ehl-i hamiyeti dahi müstebid eder.
147. Ye’s aczden gelir ve ye’s mani-i her-kemaldir.
148. Hamiyet şiddet-i mevania karşı şiddetle metanet etmektir. Çabuk ye’se inkılab eden hamiyet, hamiyet değildir.
149. Manen her bir zamanın bir hükmü ve hükümranı vardır.
150. Sa’y-i insaninin buharı şevktir.
151. Maalesef, büyüklerdeki meziyyet sebeb-i tevazu iken, vasıta-i tehakküm oluyor. Avamdaki zaif bir damar câlib-i şefkat iken, vesile-i esaret oluyor.
152. Fikr-i intikam şiddete, tecrübesizlik te heyecana sebebtir.
153. Meşverette hüküm ekserindir.
154. Cehalet korkuya, taklit ise telaşa düşürür.
155. Kimse demez ayranım ekşidir. Fakat siz mihenge vurmadan almayınız, her söylenen sözün kalbe girmesine izin vermeyiniz.
156. Hakkın hatırı âlidir, hiç bir hatıra feda edilmez.
157. Çok iyiler var ki iyilik zannıyla fenalık yapıyorlar.
158. Muhali talep etmek, kendine fenalık etmektir.
159. Eski hal muhal.. Ya yeni hal veya izmihlal.
160. Kemalin cemali dindir. Hem din, saadetin ziyasıdır, hissin ulviyetidir, vicdanın selametidir.
161. Hürriyetin şe’ni odur ki ne nefsine, ne gayrıya zararı dokunmasın.
162. Bence bir kalp ve vicdan fezâil-i islamiye ile mütezeyyin olmazsa, ondan hakiki hamiyyet ve sadâkat ve adalet beklenilmez. Fakat hamiyyet ayrı, iş ayrıdır; ayyaş bir adam, ayyaş olmadığı vakitte iyi saat yapabilir.
163. Belki hürriyet budur ki: Kanun-u adalet ve tedipten başka hiç kimse hiç kimseye tahakküm etmesin, herkesin hukuku mahfuz kalsın. Herkes harekat-ı meşruasında şahane serbest olsun.
164. Belki insana karşı hürriyet, Allah’a karşı ubudiyeti intac eder.
165. Her bir insan için, içinde görünecek ve onunla nası temaşa edecek bir mertebe-i haysiyet ve şöhret vardır. İşte o mertebe, eğer kamet-i istidadından daha yüksek ise, o, o seviyede görünmek için tekebbür ile uzanıp, tetavül ve tekebbür edecektir. Şayet, kıymet ve istihkakı daha bülend ise, tevazu ile tekavvüs edip ona eğilecektir.
166. Fikr-i milliyet hürriyetin pederidir.
167. Medeniyet, hubb-u insaniyeti tevlid eder.
168. Hukukta şah ile geda birdir. ( Hz.Ali ile yahudi.)
169. Delil katiyyü’l-metin olduğu gibi, katiyyü’d-delalet olmak gerektir.
170. Hüküm müştak üzerine olsa; me’haz iştikakı, illet-i hüküm gösterir.( Mesela: lâ tettehizü’l-yehûde ve’nnesara evliyâ’. )
171. Bir adam zatı için sevilmez; belki muhabbet, sıfat veya san’atı içindir.Öyle ise her bir müslümanın her bir sıfatı müslüman olması lazım gelmediği gibi, her bir kafirin dahi bütün sıfat ve san’atları kafir olmak lazım gelmez .
172. Zaman büyük bir müfessirdir. Zaman-ı saadette bir inkılab-ı azîm-i dînî vücuda geldi ve bütün ezhanı dine çevirdi. Lâkin şimdi alemdeki, bir inkılab-ıacib-i medeni ve dünyevîdir. Bütün ezhanı zabt ve bütün ukûlü meşgul eden nokta-i medeniyet ise, terakki ve dünyadır.
173. Her türlü saadet-i dünyeviyenin esası, asayişi muhafazadır.
174. Bir dert görünürse, devâsı âsandır.
175. Herkes istediği ve haline münasip gördüğü meyveyi koparır.
176. Sadece murdar şeylere nazar etmek mizaçtaki inhiraf sebebiyledir.
177. Güzel gören güzel düşünür, güzel düşünen güzel rüya görür. Güzel rüya gören hayatından lezzet alır.
178. Eskiden islamlar zengin, gayr fakir idiler. Şimdi her yerde kaziyye bi’lakistir. Hikmeti nedir?
a.   “ve en leyse li’l-insani illa mâ seâ.” Ferman-ı rabbanisinden müstefad olan meyelan-ı sa’yi,
b.   “elkâsibu habîbu’llah.” Ferman-ı nebeviden müstefad olan şevk-i kesbi bazı telkinat ile söndürdük.
c.   Bu zamanda ilay-ı kelimetullah maddeten terakkiye mütevakkıftır; bilemedik.
d.   Dünya, “min haysü mezraati’l-âhira" sevilmelidir; yanlış telakki ettik.
e.   Kurûn-u vusta ile kurûn-u uhranın ilcaatı birbirinden tefrik edilmelidir; edemedik.
f.     Tertib-i mukaddemattaki tevekkül tembelliktir; terettüb-ü neticede vazife-i ilahiyeye karışmamak ise tevekküldür; birbirinden tefrik edilmelidir; beceremedik.
g.   “Ümmetî! Ümmetî!” Sırrı teferrüs edilip, “hayru’nnâss men yenfeu’nnâs.” Hikmeti anlaşılmalıdır; anlayamadık.
h.   Biz, gar-ı tabii ve tenbelliğe müsaid ve gururu okşayan imaret maişetine el atıp belamızı bulduk.
179. Maişet için tarik-i tabii ve meşru ve zihayat; san’attır, ziraattır, ticarettir. Gayr-ı tabii ise, me’muriyet ve her neviyle imarettir. Bence imareti ne nam ile olursa olsun, medâr-ı maişet yapanlar bir nevi cerrar ve aceze ve seeledir. Bence imarete veya memuriyete giren, yalnız hamiyet ve hizmet için girmelidir. Yoksa, yalnız maişet ve menfaat için girse, bir nevi çingenelik eder.
180. Hüsn-ü zanda hata, su-i zanda isabetten evlâdır.
181. Fena adama, iyisin iyisin denilse iyileşmsi ve iyi adama, fenasın fenasın denildikte fenalaşması çok vuku’ bulmuştur.
182. Çok fenalık vardır ki; iyilik perdesi altında kaldıkça ve perde yırtılmadıkça ve ondan  tegafül edildikçe, mahdut ve mahsur kaldığı gibi, sahibi de perde-i hicab ve haya altında kendisinin ıslahına çalışır. Lakin vakta ki perde yırtılsa, haya atılır, hücum gösterilse, fenalık fena tevessü’ eder.
183. Bir müslüman neslinden gelen adam akıl ve fikri islamiyetten tecerrüd etse bile,fıtratı ve vicdanı hiç bir zaman islamiyetten vazgeçemez.zaman-ı saadetten şimdiye kadar hiç bir tarih bize bildirmiyor ki, bir müslüman muhakeme-i akliyesiyle başka bir dini, islamiyete tercih etmiş olsun. Halbuki edyân-ı sâire müntesipleri mutlaka fevc fevc, muhakeme-i akliye ile ve bürhan ile daire-i islamiyete dahil olmuşlar ve olmaktadırlar.
184. Tarih bize bildirior ki: ehl-i islamın temeddünü, hakikat-ı islamiyete ittibaları nispetindedir. Başkalarının temeddünü dinleriyle makusen mütenasiptir.
185. Mütenebbih olan beşer dinsiz olamaz.
186. Herkes âyinesinin müşahedatına tabidir. Demek sizin siyah ve yalancı ayineniz size öyle göstermiştir.
187. Bir şey cüz-ü ihtiyariden çıksa, külliyet dairesine girse, veyahut bihasebi’l-âde def’i muhal olsa; zamana isnad edilir ve kabahat dehre atılır. (şairlerin çokça zamandan ve felekten dert yanmalarında olduğu gibi.)
188. Fikr-i milliyetle uyanmış bir kimsenin himmeti, mecmu-u milletidir. Biz ruhumuzla, canımızla, vicdanımızla, fikrimizle, bütün kuvvetimizle demeliyiz ki:”biz ölsek milletimiz olan islamiyet haydır. İle’l-ebed bakidir. Milletim sağ olsun, sevab-ı uhrevi bana kafidir.
189. Küfür yalandır, iman sıdktır. Şu bürhan kâfi değil midir ki, hayatımızın bekası imanın ve sıdkın ve tesanüdün devamıyladır.
190. Tekasülî olan tevekkülden sakınınız. İşi birbirinize havale etmeyiniz.
191. Umum islam bir aşiret gibi birbiriyle merbuttur.
192. İhsan, muhtaç olmayah şahsa yapılsa, şahsı tembel eder, çingeneliğe alıştırır.
193. Bazan adavet şiddet-i muhabbetten gelir. (üstadın bid’aya düşmüş şeyhleri doğrultmak için sevgisinden mütevellit onlara kızması gibi.)
194. İttihad cehl ile olmaz, ittihad, imtizac-ı efkardır. İmtizac-ı efkar, marifetin şuaıyla olur.
195. Adavetle muhabbet, ziya ile zulmet gibi içtima etmez. Adavet galebe çalsa, muhabbet mümaşata inkılab eder. Muhabbet galebe çalsa, adavet terahhum ve acımağa inkılab eder.
196. “mâ lâ yüdraku küllühü lâ yutrakü küllühü.”
197. Ehven-i şerri seçmek adalet-i izafiyedir.
198. Vicdanın ziyası ulum-u diniyedir. Aklın nuru fünun-u medeniyedir. İkisinin imtizacıyla hakikat tecelli eder. O iki cenah ile talebenin himmeti pervaz eder. İftirak ettikleri vakit; birincisinde taassup, ikincisinde hile ve şüphe tevellüd eder.
199. Çocukların talimi ya cebir ile, yada hevesatlarını okşamak iledir.
200. İlimde de taksima’l-âmâl kaidesi bitemamiha işletilmelidir.. Ta şubeler birbirine medhal ve mahreç olmakla beraber, her bir şubeden mütehassıs çıkabilsin.
201. Hayat cidaldir. Şevk ise matiyyesidir. İşte himmetiniz şevke binip mübareze-i hayat meydanına çıktığı vakit
a.   En evvel ye’s rast gelir. O düşmana “lâ teknetû” kılıcını isti’mal et!
b.   Sonra meylüttefevvük istibdadı başlar. “künü lillâh.” hakikatını o düşmana gönder.
c.   Sonra da ile’l-i müteselsiledeki terettübü atlamakla müşevveş eden acûliyet çıkar. “vesbirû ve sâbirû ve râbitû.” yu siper et.
d.   Sonra başkasının tekâsülünden görenek fırsat bulup, hücum edip belini kırar. Siz de:”ala’llahi lâ ğayrihi fe’l-yetevekkeli’l-mütevekkilûn”hısn-ı hasînini himmete melce’yapınız.
e.    Sonra  da acz ve nefsin itimatsızlığından neş’et eden ve işi birbirine bırakmak olandüşman-ı gaddar geliyor. Siz de:”lâ yedurrüküm men dalle ize’htedeytüm.”hakikatını üzerine tutunuz.
f.     Sonra allahın vaifesine müdahale eden dinsiz düşman gelir, himmetin gözünü kör eder. Siz de:”istakim kemâ ümirt.”, “velâ teteemmer alâ seyyidike.” Hakikatiyle mübareze ediniz.
g.   Sonra umum meşakkatin anası ve umum rezaletin yuvası olan meylü’r-rahat geliyor. Siz de: “ve en leyse li’l-insâni illâ mâ seâ” celladını üzerine salınız.
 
HUTBE-İ ŞÂMİYE’DEN
 
202. Hissiyât-ı insaniye bir dirhem lezzeti, ileride bir batman lezzete tercih eder.
203. imanda manevî bir cennet ve dalâlette manevî bir cehennem bu dünyada da vardır ve Risale-i Nur bunu ispat ediyor.
204. Bu fırtınalı zamanın, hissi iptal eden ve beşerin nazarını afâka dağıtan ve boğan cereyanlar iptal-i his nev’inden bir sersemlik vermiş ki, ehl-i dalâlet mânevi azabını muvakketen tam hissetmiyor. Ehl-i hidayete dahi gaflet basıyor, hakiki lezzetini tam takdir edemiyor.
205. avrupalılar terakkide istikbale uçmalarıyla beraber izi maddî cihette kurûn-u vustâda durduranve tevkif eden altı hastalıktır:
a.   ye’sin, ümitsizliğin içimizde hayat bulup dirilmesi.
b.   sıdkın hayat-ı içtimaiye-i siyasiyede ölmesi.
c.   adavete muhabbet.
d.   ehl-i imanı birbirine bağlayan nurani rabıtaları bilmemek.
e.   çeşit çeşit sari hastalıklar gibi intişar eden istibdad.
f.     menfaat-i şahsiyesine himmetini hasretmek.
Yorum (0)add feed
Yorum yazın

Kayıtlı üye değilsiniz. yorum yapmak için üye olmalısınız.Yorum sorumluluğu size ait olacaktır.


busy